İngilizin arabasına at olanlarla 100 yıllık kavgamız
Bugün faşist ve emperyalist Avrupa’nın ortasında gerçek vatan evlatları demokrasi uğruna atların altında ezilirken, 100 yıl önce İngiliz sefire at arabası olan içimizdeki İngilizler bugün de köle ve sömürge bir Türkiye için diretiyorlar.
100 yıldan fazla bir zamandır bu topraklarda sömürgecilerle, sömürgecilere "at arabası" olanlarla süren kavganın içindeyiz. Hollanda'da hortlayan Nazizmle Avrupa medeniyetinin ortaçağ karanlığına dönüşünü ibretle izlerken, içimizdeki sömürgecilerin de camdan kulelerinin paramparça olduğu bi süreç yaşıyoruz. Bugün Avrupa'nın göbeğindeki faşizme karşı duramayan içimizdeki Avrupa muhiplerinin dün İngiliz'e at arabası olduklarını unutmadık. Ama bugün zincirlerini kıran bir Türkiye var. Dün at arabası olanlara inat, Hollanda'da faşizmin atlarla ve köpeklerle saldırdıkları kahraman Türkler, Avrupa'nın ortasında sömürgecilere demokrasi dersi verdiler.
Bir kez daha yazıyoruz; evet İngiliz sefire 100 yıl önce "at arabası" oldular. İngiliz sefirin selviden araba direklerine yapışıp at gibi çektiler içimizdeki İngiliz muhipleri…
Dünün İngiliz muhipleri bugün de var. Keşke sadece at arabalarına at olsalar da mesleklerini bilsek bugün.
Gelin size şu at arabası meselesini bir anlatalım…
19. yüzyıl… Dağılma sürecine giren ve batılı çevrelerde ölümü yaklaşan bir "hasta adam" olarak görülen Osmanlı İmparatorluğu… Ve Osmanlı'nın çöküşü için çalışan Batıcı Jöntürkler. Ülke dışındaki siyasi faaliyetlerde her fırsatta Osmanlı Devleti'ni ve padişahı Avrupa'ya şikayet eden Jöntürklerin Meşrutiyet'in ilanı yolunda İngiltere aşkını abarttılar.
Jöntürklerin İngiltere sevgisi ve sempatisini en açık ve en bariz bir şekilde gösteren olaylardan birisi ise Meşrutiyet ilânının ilk haftasında İstanbul'da yaşanmıştı. İngiliz elçisi Sir Gerard Lowther'in İstanbul'a gelişi sırasında o zamana kadar "Dersaadet"te yaşanmamış bir ilke imza atmışlardı Jöntürkler. Büyükelçi şerefine Sirkeci garında, başta dönemin önemli gazetecileri ve aydınlarının organize ettiği büyük bir karşılama töreni düzenlenmiş, bu törenin tertipçilerinden birisi olan Servet-i Fünûn sahibi Ahmet İhsan Tokgöz'ün anlatımıyla, tören sonunda heyecana kapılan gençlerden bir kısmı elçinin bindiği arabanın koşumlarını çözerek atların yerine kendileri geçmiş ve arabayı çekmeye başlamışlardı. Tokgöz, 1930-31 yılında yayınlanan Matbuat Hatıralarım adlı eserinde yıllar sonra olayı şöyle anlatır:
"1908 inkılâbında aydınların ruhunda derin bir İngiliz sevgisi vardı ve bu o kadar yüksekti ki 1908 Temmuzunun 23'ünde (30 Temmuz'da y.n.) İstanbul'da bulunmayan İngiliz elçisi Malett (Gerard Lowther olacak y.n.) şehrimize döndüğü zaman, Sirkeci istasyonunu baştanbaşa doldurmuştuk. Elçiyi candan ve gönülden alkışlıyorduk. Sonunda coşkun gençler elçinin arabasını çeken atları söktüler, arabayı kendi kollarıyla çektilerdi!"
2. Abdulhamid'den nefret eden Osmanlı aydınları, Sultan'ın İngiltere'ye karşı güvensizliğinden hareket ederek İngiltere'den yana bir eğilim içine girerler. Düşmanımın düşmanı dostumdur diye düşünürler yani... İngiltere özgürlükçüdür, hümanisttir, insan hakları savunucusudur vs. O halde İngilizler lehinde gösteri yapılmalı, böylelikle bu özgürlüksever (!) ülkenin İstanbul'a dönen elçisi Malet omuzlarda taşınmalıdır. Şimdi o gulgulenin içinde olanlardan birinin, meşhur servet-i Fünun'un sahibi Ahmet İhsan Tokgöz'ün yazmış olduğu satırları okuyalım:
-"O zaman biz İngiltere'yi dünyanın en özgürlüksever, en insanscıl yönetimi sanıyorduk. Zaten bu kanaatin etkisiyle 1908 inkilabında aydınların ruhunda derin bir İngiliz sevgisi vardı ve bu o kadar yüksekti ki 1908 Temmuzu'nun 23'ünde İstanbul'da bulunmayan İngiltere elçisi Malet şehrimize döndüğü zaman, Sirkeci istasyonunun baştanbaşa doldurmuştuk; elçiyi candan ve gönülden alkışlıyorduk. Sonunda coşkun gençler elçinin arabasını çeken atları söktüler, arabayı kendi kollarıyla çektiler. İşte bu İngiliz sevgisi yüzünden Bauer savaşında hepimiz, bilmeden zavallı Bauer'lere karşı ve İngilizlerden yana konuşuyorduk." (Matbuat Hatıralarım).
Aynı olaya hatıralarında yer veren bir başka isim meşhur Midhat Paşa'nın oğlu Ali Haydar Midhat Bey'dir. İngiliz elçinin "yakın dostu" olan Ali Haydar Midhat Bey 1946 yılında yayınladığı Osmanlı'dan Cumhuriyet'e Hatıralarım adlı eserinde "Halk, İngiliz Sefiri Sir G. Lowther'in arabasının hayvanlarını sökerek, arabayı ta sefarethaneye kadar bizzat çektikleri zaman…" diyerek Ahmet İhsan Tokgöz'ün anlattıklarını teyid eder.
Büyükelçi Lowther ise Londra'ya gönderdiği elçilik raporunda İstanbul'da çok iyi karşılandığını belirterek detaylara girmez.
Dün 100 yıl önce İngilizin arabasına at olanlar bugün de köleliğin sürmesi için varlık gösteriyorlar. Ve o kadar içimizdeler ki bizden görünüp yularlarını teslim ettikleri Batı'ya gönülden bağlılar.
Kaynak: Takvim
Yayımlanma Tarihi: 27 Temmuz 2017 Perşembe