Şahin'den Dünya Gıda Günü Mesajı!

Şahin'den Dünya Gıda Günü Mesajı!

Dünyayı besle, yeryüzünü önemse!


Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü FAO, kuruluş tarihi olan 16 Ekim 1945 tarihinden dolayı, 16 Ekim gününü her yıl "Dünya Gıda Günü" olarak kutluyor.

Dünya Gıda Günü açlıkla ilgili herkesin farkındalığını arttırmak amacını taşımaktadır. 2014 yılını "Uluslararası Aile Çiftçiliği Yılı" ilan eden BM; açlık ve yoksullukla mücadele, gıda güvenliğinin ve yeterli beslenmenin sağlanması, geçim kaynaklarının iyileştirilmesi, doğal kaynakların yönetimi, çevrenin korunması ve kırsal alanlarda sürdürülebilir kalkınmanın başarılması açısından aile çiftçiliğinin ve küçük ölçekli çiftçiliğin önemine dikkat çekmeyi hedefliyor. Bu doğrultuda bu yıl 16 Ekim Dünya Gıda Günü'nün sloganı da, "Aile Çiftçiliği: Dünyayı besle, yeryüzünü önemse" olarak belirlendi.
Geçtiğimiz yıllar, açlık ve kötü beslenme ile mücadele etmek ve dünyamızın hızla büyüyen nüfusunun gereksinimlerini karşılamak üzere, gıda üretimini 2050 yılına kadar iki katına yükseltme ve ülkeler arasında diyalogu ilerletme açısından bir kilometre taşı niteliğindeydi.

Dünya'da 7.2 milyar kişi yaşıyor

Bilindiği üzere 1 Ocak 2014 itibariyle dünyanın nüfusu 7,2 milyar kişi oldu. Uzmanlar, dünya üzerinde yaşayan insan sayısının 2013'te 80 milyon kişi arttığını söylüyor. Bu da her yıl bir Türkiye demek. Ayrıca "kalkınmakta" olan ülkelerin nüfus artış oranının ölçüsüz bir şekilde yüksek olması dünyadaki yoksulluğunun artışına da büyük ölçüde yol açabilir" uyarısında bulunmaktadırlar.

Açlıktan ölen sayısı hastalıklar yüzünden ölenden fazla

Dünya Gıda Programına göre açlık dünyanın bir numaralı sağlık tehlikesi olup, 3. dünya ülkelerinde yaygın olan sıtma, AIDS ve veremin yol açtığı kayıplardan daha fazla insanı öldürmektedir. 2050 yılına kadar dünya nüfusunun 9,5 milyara ulaşacağı ve bu nüfusun doyurulabilmesi için gıda üretiminin yaklaşık % 70 arttırılması gerektiği öngörülmektedir. Dünyanın en hızlı büyüyen bazı bölgelerinde daha bugünden 1 milyara yakın insan açlık ve kötü beslenme mağdurudur. Gıda kaynakları gittikçe daha zor bulunur hale gelir ve değişen iklim beklenmedik engeller oluştururken, gıda üretimini 2050 yılına kadar iki katına çıkartma mücadelesi daha zor olacaktır.

1 milyar insan açken 1.4 milyar insan aşırı kilo ile mücadele ediyor.

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Teşkilatı (FAO) 2012-2014 yılı rakamlarına göre 805 milyon insan kronik açlık çekmektedir. Her 4 saniyede 1 insanın açlık sebebiyle hayatını kaybettiği dünyamızda, bunların büyük çoğunluğunu çocuklar oluşturmaktadır. Dünyada yaşanan çok önemli bir başka çarpıklık da; gelişmiş ülkelerin oluşturduğu dünya nüfusunun yüzde 20'lik kesimi, küresel üretimin yüzde 86'sını tüketmesidir. Günümüzde, milyarlarca insan açlık ve yoksullukla mücadele ederken, dünya nüfusunun yaklaşık 1. 4 milyarı aşırı kilolu, bu rakamın üçte biri ise (obezite) sorunları ile mücadele etmektedir.

Her ne kadar BM'nin dünya genelinde açlıkla mücadelede umut verici gelişmeler kaydedildiğini açıklamasına rağmen, gelişme tüm kıtalarda eşit değil, dünyada her dokuz kişiden biri hala açlıkla mücadele ediyor ve bunda başı Sahraaltı Afrika'sı (Afrika'nın Arap Devletleri'nin bulunduğu Kuzey Afrika dışında kalan bölgesi) çekiyor.

Açlıkla mücadele, BM tarafından yoksulluğun ortadan kaldırılması, küresel barışın ve istikrarın sağlanması için ana hedef olarak kabul ediliyor. Ancak bu hedefe ulaşmak için açlıkla mücadele eden bölgelerde mutlaka modern tarımın uygulanması gerekmektedir. Buna paralel olarak tarımın artması ile birlikte gıda ürünlerinin fiyatlarının düşeceğini ve bu sayede istikrarın sağlanacağını ve genel resmin daha da iyileşeceğini göreceğimiz muhakkaktır.

Doğayı, meraları ve tarım alanlarını rant uğruna yok etmenin bizlere açlık ve hastalık olarak geri döndüğünü gören insanların beyhude çabalarını gördükçe, bir Kızılderili Reisi olan Seattle tarafından 1850'lerde Amerika Birleşik Devletleri başkanına hitaben yazıldığı söylenen bir mektup vardır. Bu mektupta çok anlamlı bulduğum bir paragrafta şöyle hitap ediyor.

Beyaz adam annesi olan toprağa ve kardeşi olan gökyüzüne, alıp satılacak, işlenecek, yağmalanacak bir şey gözüyle bakar. "Onun ihtirası, toprakları çölleştirecek ve dünyayı yiyip bitirecektir". "Beyaz adamın kurduğu kentleri anlayamayız. Bu kentlerde huzur ve barış yoktur. Bir çiçeğin açarken çıkardığı sesler, kelebeğin kanat çırpışları duyulamaz." "Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde; beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak!..." 11 Mart 1854

İşte bu güzel sözden yola çıkacak olursak, bir taraftan ülkemizi şaha kaldıracak büyük yatırımlar yapılırken bir taraftan da et ve süt başta olmak üzere gıda fiyatlarının artmasında etken olan verimli tarım arazilerinin ve meraların, sanayi, turizm, yapılaşma, şehirleşme vs. uğruna imara açılmasıdır. Tarım ve hayvancılığın geleceği açısından gelişmiş bütün ülkelerin uyguladığı gibi doğal ortamları, tarım arazilerini, meraları, ormanları ve su kaynaklarını çevreye zararları minimize edilerek sürdürülebilirliklerini garanti altına almak ve korumak zorundayız.

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD)'ye göre Türkiye dünyada en büyük tarımsal üreticiler arasında bulunuyor. Özellikle tarla üretimi olmak üzere tarımsal üretimin geçen 20 yılda hızla büyüdüğü belirtilmektedir. Küçük ölçekli ve geçimlik ya da yarı-geçimlik çiftliklerin hâkimiyeti çeşitli yapısal darboğazlara bakmaksızın Türkiye önemli bir tarım ihracatçısı olarak dünya çapındaki sıralamada yer almaktadır. Brüt çiftlik hâsılatlarında üretici destek payının 1986-88'de yüzde 20 iken desteğin 2010-2012 arasında yüzde 24'üne çıktığı, bunun OECD ortalaması üstünde olduğu görülmektedir. (anka dergisi) İnsanlığın varlığını sürdürebilmesi için ihtiyaç duyulan gıda maddelerinin tamamına yakın bölümünün üretildiği tarım sektörünün önemi artık yadsınamaz hale gelmiştir. Gelişmiş ülkelerin bulundukları bu noktaya tarıma verdikleri destekler ve yatırımlar sayesinde ulaştıkları bilinmektedir.

Bakanlığımız Çiftçi Kayıt Sistemi 2012 verilerine göre Türkiye'de 2 milyondan fazla, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde yarım milyardan fazla aile, çiftçilikle geçimini sağlamaktadır. Bu ailelerin ürettikleri ürünler milyarlarca insanın gıda ihtiyacının karşılanmasını sağlıyor. Toplam tarım üretiminin büyük oranda aile çiftçileri tarafından yapılıyor olması aile çiftçiliğinin önemini ortaya koymaktadır. Aile çiftçiliği, üretim hacmi açısından "gıda güvenliğinin sağlanması, kaynak kullanımı açısından etkin kullanımın sağlanması yoluyla doğal kaynakların korunmasında ve gelirlerinin büyük bölümünü yerel ve bölgesel pazarlarda harcayarak tarım ve tarım dışı alanlarda istihdam yaratılmasına" çok büyük etki ve katkı sağlamaktadır.

Yeterli ve güvenli gıdaya erişim, insanoğlu için temel, vazgeçilmez bir haktır ve tüm ülkelerin öncelikleri arasında bulunmaktadır. Ülkemiz doğal kaynaklar bakımından zengin, ürün çeşitliliği ile gıda arzının sürekliliğini sağlama açısından büyük potansiyele sahiptir. Sivil toplum örgütleri olarak bu potansiyeli sürdürülebilir bir şekilde kullanılmasının devamı ve çıkabilecek krizlere karşı yeterli düzeyde güvenli gıda arzının ve güvencesinin sağlanması için uygun gıda politikalarını ortaya koymalı ve kontrolörlüğünü yapmalıyız.

Dünyada kırsal kalkınmanın, aile ve küçük çiftçiliğin önemi çok net olarak anlaşılmış, geliştirilmesi ve güçlendirilmesinin faydaları belirlenmiş, stratejik planlara dahil edilmiş ve bu yönde gerekli adımlar çoktan atılmaya başlanmıştır. Biz de Türkiye olarak küresel gıda güvenliği açısından çok önemli bir yere sahip olan aile çiftçileri de denen küçük üreticileri destekleyerek insan sağlığını en iyi şekilde koruyacak şekilde, altını çiziyorum özellikle GDO'dan arındırılmış sağlıklı gıda üretimini artırmak için önlemler almak zorundayız.

Bu vesile ile Dünya Gıda Gününün insanlığın yeterli miktarda ihtiyaçlarını karşılayacak, inanç ve kültürüne uygun, sağlıklı ve güvenli gıdaya ulaşabilmesine vesile olması ümidiyle saygılar sunarım.

Mehmet Şahin
Genel Başkan

Yayımlanma Tarihi: 17 Mayıs 2017 Çarşamba